AKP, neredeyse yirmi üç yıldır iktidarda. Ne yazık ki “Taç giyen baş akıllanır.” sözüne uygun bir davranışını göremiyoruz çoğu zaman. Zaman zaman Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, “iç cepheyi birleştirmenin” öneminden söz etse de hükümetin bazı uygulamaları, nedense bu söylemin tersi oluyor.
Öyle uygulamalar yapıyor ki AKP hükümeti, iç cepheyi birleştirmek yerine, iç cepheyi daha çok bölüyor. Hatta bu bölünmeyi daha çok keskinleştiriyor. İktidar partisi; uygulamaya sokacağı politikalarda ulusal birliği, toplumun gereksinmelerini, çağın gereklerini, bilime dayalı olma ilkesini, yaşama uygunluğu ön plana almalı. Halkın isteklerine uygun olmayan, halkın günlük yaşam anlayışıyla çelişen politikaların uygulanması, ülkemizin ulusal birliğine zarar verir.
Milli Eğitim Bakanlığı, birkaç yıldır kız ortaokulu açma peşinde. 2025-2026 öğretim yılı başında Ankara’nın Çankaya İlçesinde Dikmen Nevzat Ayaz Mesleki ve Anadolu Lisesi’ne bağlı olarak bir kız ortaokulu açtı. Öğretim yılı başlamasına başladı da kız ortaokuluna bir kişi bile kaydolmadı. Çünkü halk, bu ayrımcılığı, gerici anlayışı, yaşamın gerçekleriyle bağdaşmayan zihniyeti kabul etmedi. Şöyle ki Dikmen’de AKP’ye oy veren yurttaşlarımız bile hükümetin çağımıza, Türk görenek ve geleneklerine uymayan kız ortaokulu açma düşüncesine karşı çıktıkları için kızlarını bu okula vermediler. O zaman AKP, halkın sesini dinleyip iç cepheyi bölecek bu tür girişimlerden vazgeçmeli.
Kız erkek okullarının tarihsel sürecine bakıldığında Ortaçağ Avrupa’sında rahip ve rahibe okulları olarak karşımıza çıkar. Farklı Avrupa ülkeleri, Osmanlının son dönemlerinde ülkemizin birçok kentinde misyoner okulları açtılar. Amaçları kendi kültürlerini, siyasetlerini toplumuza aşılamaktı. Bu okulların neredeyse hepsi kız ve erkek olarak ayrılmıştı. Buna koşut olarak Osmanlının açtığı okullar da kız ve erkek okulları olarak farklılaştı yabancı okulları örnek alarak. Oysa bu sistem, Ortaçağ Avrupa’sının gerici eğitiminin uygulanmasıydı. Toplumu, cinsiyete göre ortadan ikiye bölmek birtakım sosyal, tinsel, ulusal sorunları da birlikte getiriyordu. Bu nedenle Cumhuriyet yönetimi, 1926’da bu ayrımcılığa son vererek karma okullara geçti.
Kız ve erkeğin okullarının ayrılması yaşamın mantığına, işlerliğine aykırı. Çünkü bağda, bahçede, tarlada, fabrikada, sokakta, çalışma alanının her alanında kadın ve erken yan yana. Çocuklar, mahallelerinde oyun oynarken birlikteler. Komşu, akraba, tanıdıklara konuk olarak gittiklerinde kız ve erkek çocuklar birlikte oynayıp eğleniyorlar. Aynı sofrada oturuyorlar. Deyip gülerek yiyorlar yemeklerini. Düğünde dernekte, bayramda seyranda, cenazede, sayrılıklarda, yardımlaşma ve dayanışmada, imecelerde kız, erkek birlikte. Acıyı, üzüntüyü, mutluluğu, sevinci birlikte yaşıyorlar evlerinde, mahallerinde. Yaşamın neredeyse her alanında birlikte olan kız ve erkek çocukların okullarını ayırmak gericiliktir yobazlıktır, ülkenizin geleceğini, ulusal birliğini bozmaktır. Adında “milli” sözcüğü olan bir bakanlığın böyle çağdışı, insanlık dışı, yaşamın gerçeklerine uymayan okul örneğini topluma dayatması hiç de milli bir uygulama değil. Bu tür ayrımcılıklar, başta kendi seçmeni olmak üzere halkın tümünün karşı çıkışına neden olur.
Halkın tepkisi, Dikmen’deki okulun sıralarının boş kalmasını sağladı. Bu nedenle AKP Hükümeti ve bakanlık bu durumdan ders almalı. Kadını, erkeği birbirine karşıt ve düşman gibi gören bir anlayış Türkiye’nin geleceğini kuramaz.